Wp/qxq/Kaşkai

From Wikimedia Incubator
< Wp‎ | qxq
Wp > qxq > Kaşkai

KAŞGAY TÜRKLERİ HAKKINDA BİLGİKAŞGAY TÜRKLERİ HAKKINDA BİLGİ


Daha önce de işaret ettiğimiz gibi Kaşkay İli'nin doğal sınırları dört bozkır, su, yüksek tepeler ve sık bitki örtüsü bu bölgeyi dört yantan kuşatmıştır. Ayrıca bölgenin iklim şartları üzerinde de bu doğal kuşatmanın büyük tesirleri vardır. Bölgenin siyasi sınırları daha çok kuzey ve kuzeybatı taraflarını çizer. Bu sınırlardan itibaren ise Bahtiyari, Lor, Bayer, Ahmedi ve civar aşiretlerin sınırları başlar. Kaşkaylar daha önceleri Bahtiyarilerle kanlı çarpışmalar yapmış, bu sebepten ötürü aralarında sınırları belirleyici anlaşmalar yapılmış ve bu sınırlar siyasi sınırlar olarak kalmıştır.

Huzistan eyaletinde de Bahtiyarilerin kışlağı olması hasebiyle tarafların mutabakatı sonucu Ramhürmüz'den itibaren kuzeye doğru Bahtiyarilerin kışlağı olarak kalmış (Mescid-i Süleyman, Ramhürümz, Dezful ve.) ve eskiden beri bu bölgeler Bahtiyarilerin iktisadi ve kültürel faaliyetlerinin devam ettiği yerler olarak tanınmıştır. Buna mukabil Ramhürmüz'den itibaren güneye doğru ve buradan Fars Körfezi ile sınırlanın bölge ise Bahtiyari ve Buyer Ahmedilerin kışlakları (Ağaçari, Ramşir, Hindican, Behbehan, Serdeşt ve Genhedan) olarak kalmıştır.


Kaşkaylar İran'ın güney kesiminde 17 eyalete yayılmış durumdadır. Dolayısıyla yayıldıkları bölge 186.180 km2 gibi geniş bir alanı içine elmaktadır. Bu saha İran hükümetince son yıllara kadar Vilayet-i Kaşkaî adı ile ayrı bir idari bölgeye ayrılmış ve tahminen üçyüz meskun mahalli içine alan onbeş şehre bölünmüştür


Kaşkayların Menşei



1. Kaşkay Kelimesinin Menşei

Tarihi kaynaklarda ve araştırmalarad Kaşkay ve Kaşgay kelimesinin menşei hakkında muhtelif bilgiler mevcuttur. Bu görüşlerden bazıları şunlardır: İran'ın XIX. asır tarihcilerinden Sipihr, "Halaçlar Rum'dan İran'a geldikten sonra, onlardan bir kısım tayfa ayrılarak Fars'a göçtü. Rum vilayetinin Halacistan bölgesinden sakin olup kalan tayfalar, göçenleri "kaçgar" diye adlandırırlar" denmektedir. M.H. Fesaî, Mes'ud Keyhan, Rus araştırmacılardan M.S. İvanov, N.A. Kielyakov vb. eserlerinde Sipihr'in görüşünü tekrar etmişlerdir. Mes'ut Keyhan ise bu kelimenin (Kaşkai) "göçmek" sözünden geldiğini belirtmiştir. N. Field de, Sipihr'in ve M. Keyhan'ın eserlerinde verilenlere yakın görüşler tekrar edilmiştir. Bazı kaynaklarda, "kaşkai" ve "kaçkai" kelimeleri arasındaki benzerlikten yola çıkarak, Türk dilindeki "kaç- (firar etmek, kaçmak) " fiilinden geldiği görüşü ileri sürülmüştür. Bu kelimenin (kaçmak) daha sonra telaffuz bozulmasına uğrayarak, "kaçkai" iken "kaşkai" şekline dönüştüğünü belitmektedir.

Kaşkay adına "Kaşgar" şehriyle alakalandıranlar da vardır. Kaşkaylar, vaktiyle Kaşgar şehri etrafında oturdukları için, zamanla "kaşkay" diye adlandırılmışlardır. Kaşgar şehri ve Özbekistan'daki Kaşka Derya (Kaşka-ı Derya) ırmağı ile coğrafik bağlantı bakımından "kaşkay" kelimesini açıklayan görüşler de bulunmaktadır. Balayan'a göre, "kaşkay" adının Kuzey Azerbaycan'da, Savalan'ın batısında bulunan Gaşgadağ ismiyle bağlantısı vardır. Kaşkayların "kaşkaşe" diye adlandırılan Yamut boyunun oymağı olduklarından dolayı "kaşkai" diye isimlendirildiğini iddia edenler de vardır.


Morisden, mahalli kaynakları dayanarak, "kaşkai" adının ilk defa Cani Ağa Kaşkai isimli, Şah Abbas'ın idaresinde makam sahibi bir şahıstan alındığını belirtmiştir. Müslüman Halklar Ansiklopedisi'nde, "kaşkay" kelimesinin geçmişte politik olarak birleşmiş ve aynı kültürel özellikleri paylaşmaya devam eden değişik kökenli kişi ve gruplar için kullanıldığı yazılıdır.


Kaşkay kelimesinin, muhtelif Türkçe Lehçe ve şivelerinde, "kaşka veya kaşga" (alnı beyaz at veya binek hayvanı) anlamındaki kelimeden geldiğini söyleyenler de vardır. Oberlingi, "Alnı beyaz atın uğur getirdiğine inanılırdı. Bu batıl inançtan dolayı zamanla bu kabile fertleri "kaşkay atlılar" (atlarının alnında beyaz benek olan atlılar) adıyla tanındılar. Zamanla bu ad "kaşkaylu" (lu ekinin Farsçadaki karşılığı "î" olduğundan dolayı "kaşkaylı>kaşkaî" olmuştur) şeklinde kısaldı" denmektedir.


B. Behmenbegi, Kaşkay adının "kaşka" sözünden alınması fikrine işaret ederek: "Bartold veya bu fikri ile sürenleri hatırlatarak, göçeri tayfa ve kabilelerin çoğu özlerini hayvanların adı ve rengi ile de adlandırmışlardır" tespitinde bulunmuştur. Başka bir rivayette de, "Kaşkayların düşman saldırısına maruz kalıp kaçmaya çalışan kardeş iki dedesi varmış. Kaçış esnasında küçük kardeş büyük kardeşe, karşısında bulunan büyük taşı göstererek, "kaç kayaya" ifadesi tedricen dillere düşerek aşiretin adı olmuştur" denilmektedir.


2. Kaşkayların Menşeî ve İran'ın Güney İllerine Göçü veya Göçürülmesi

Kaşkayların menşei ve onların İran'ın güney vilayetlerine nereden göçürüldükleri ve yerleştirildikleri hakkında da kesin bir bilgi yoktur. Muhtelif görüşler vardır. Bu konudaki görüş ve bilgilerin bir kısmı şöyledir: Arap istilalarından başlayarak XIX. asrın son yıllarına kadar Fars tarihini kronolojik olarak anlatan Fesaî, Kaşkayların menşei hakkında şu görüşlere yer verir: "Kaşkayların Irak ve Kum'un çevresinde mulunan Halaçlar'dan olduğu, sonra oralardan ayrılıp, Fars'a göçen Halaçlar iki kola ayrıldılar. Onların bir kısmı yerleşik hayata geçerek Halaç adını da korudular. Konar göçer olan ikinci kısım Kaşkay İli bölgesinde yaşıyorlar. Kaşkayları "kaşgar" ile alakalandıran yazarlar, Kaşkayları Karahıtaylar soyunda sayarak, onların kuzeydoğudan, Orta Asya'dan Fars'a gitme veya göçürülmeleri fikrini kabul ederler.



Azerbeycan seyyahı Zeynelabidin Şirvani, Kaşkayların Türk tayfalarından olduğunu ve Cengiz zamanında Fars'a göçtüklerini yazmaktadır. M. Keyhan "Tarihçilerden bazıları, Kaşkayların Anadolu'dan İran'a göçtüklerini, bir kısmının da Cengizhan devrinde Turan'da yaşadıklarını, sonra Nadir Şah'ın emriyle İran'a göçürüldüklerini" yazmaktadır. İsmail Buşehri de, "Kaşkayların" Cengiz devrinde geldiklerini ve Nadir Şah döneminde İran'a göçürüldükleri görüşündedir." Melik Mansur Han, Kaşkayların İslâm sonrası buhranlı dönemin İran'a gelen, Türkleri olduklarını, Horasan'dan Sistan'a ve Kirman yolundan Fars bölgesine geldiklerini, daha sonraları ise güneyden yavaş yavaş kuzeye doğru Bahtiyari ve mücaviri olar Acem Irakı'na yerleştiklerini belirtmektedir.

Ayrıca M.Mansur, 1953'te M.T. Shooten'e verdiği bilgide de; Kaşkayların İran'a gelmelerinin, XII. Asırdaki Cengiz'in akınlarıyla alakalı olduğunu , bu akınlar sırasında Kaşkaylar önce Kafkas dağları eteklerine yerleştiklerini, sonradan Erdebil bölgesinde uzun süre kaldıklarını ve XVI. Asrın birinci yarısında Şah İsmail Safevi (1501-1524) tarafında Portekizlerin İran Körfezinden Fars vilayetlerine görmelerini engellemek için Farsa göçürüldüklerini" belirtmiştir. Said Nefisi, Kafkasya'dan İran'a göçtürülme sebebinin de 1607-1618 yılları arasındaki Osmanlı-İran Savaşı esnasında Kaşkayların ve Kaçarların Osmanlılarla olan yakınlığı olduğunu, bu yüzden Azerbaycan'dan uzaklaştırıldığını yazmıştır. Ancak, Şah Abbas (H.K. 996) 1587 yılında tahta geçmiş ve Osmanlı İmparatorluğuyla 1603-1612 yılları arasında savaşmıştır. Bu tayfa ve kabilelerin göçürülmeleri de o tarihte olmalıdır.


Dr. Haşmetullah Tabibi, Bartold'dan şu görüşleri aktarmaktadır: "Kaşkay aşireti, Moğolistan'dan ve Türkistan'dan Cengiz'in ordusundan ve yağmaından kaçarak bu topraklara gelmiştir." Ahmet Caferoğlu da benzer görüşlere yer vermiştir.

Franc-Jean Shor, "Kaşkaylar Cengiz Han'ın öncüleri , arasında Çin Türkistan'ından gelerek Afganistan'a ve kuzey İran'a yayıldılar. İran'ın kuzeybatı sınırında, Azerbaycan'da yerleştikten sonra 1600'lü yıllarda güneye gelerek şimdiki yerlerine yerleşmişlerdir" demektedir.


V. Monrsky, Kaşkayların esas kütlesinin Moğol devrinden önce Selçuklular zamanında buralara yerleştirilmiş olmaları gerektiği görüşündedir. Kaşkay İli ve aşiretlerinin, etnik bakımından "göçebe İranlı" olduğunu, tarihi olayların şokuyla ve diğer bazı sebeplerle kendi dillerini yitirip işgalcilerin diliyle konuşmaya başladıklarını söyleyen İranlı yazarlar da vardır. Ancak bunları hiçbir ilmi temele dayanmayan, hissi ifadelerden ibarettir.


Safeviler döneminde, özellikle Şah Abbas hâkimiyeti zamanında Kafkas halklarından (Azerbaycanlı, Dağıstanlı, Gürcü ve Ermeni) pek çoğunun İran'ın muhtelif vilayetlerine göçürülmesi bilinen tarihi bir gerçektir. Ancak bu göçürülmeler Safevî hakimiyetinden önce de olmuştur. Halaçları Kaşkayların selefi kabul eden müelliflerden Lorens Lakhart, Kaşkay tayfalarından Farsimedan ve Şeşbloki (Alubölüklü) gibi büyük tayfaların Safevi hakimiyetinden çok önce Kum vilayeti bölgesinde olan Halcistan'a ve oradan Fars eyaletine göçürüldüğünü yazmıştır.


İbrahimov, Kaşkayları Azerbaycan Türkleri'nden kabul ederek, Câni Ağa Kaşkai tarafından dönemin siyasi ve sosyal şartları içerisinde bir üst kimlik olarak "Kaşkay" adı altında bütün işaretlerin büyük bir el birliğine çevrildiğini yazmıştır. Bu adı almalarının da Câni Ağa'nın şahsıyla ilgili olduğunu belirtmektedir. Kaşkayların menşei ve hangi Türk boyuna mensup olması gerektiği, ad, dil-edebiyat ve adet ananeleri esas alınarak tespit edilebilir.


1. Bugün Kaşkay aşiret birliği içerisinde yer alan yüz doksana yakın boy, oymak ve oba'nın tamamı ilk önce Kaşkay adı taşımıyorlardı ve çoğu Kaşkay'da değildi. Bazıları eski adlarını değiştirip, başka ada kabul etmişse de, kendi adlarını koruyanlar da vardır.Yani Fars'ta bulunan Türk aşiretleri, tarihi hadiselerin zarureti karşısında birleşmeye mecbur olmuş, tek bir boy olmuşlar ve o boy da "Kaşkay" olarak adlandırılmıştır. Kaşkay adı onların hepsinin umumi ve ikinci adı, yani onların meydana getirdiği İl'in adıdır. Ancak bu birleşmeden önce bu ismi taşıyan bir "Kaşkay" aşiretinin sebeplerle "Kaşkay" ismini sonradan alan (çünkü, tarihi kaynaklarda bu isimle bir Türk boyuna tarihi kaynaklarda rastlanmamakta) bir Türk aşireti mevcuttur. Güçlü olan bu aşirete (Türklerin çok eski bir geleneği olarak) diğer aşiretler koşulmuştur.

2. Konuşma dili, yazı dili, nesir, şiir, folklor ve bunlara bağlı olarak el sanatları, her azınlığın hangi halka mensup olduğunu kuvvetlendirici delillerdir. Kaşkayların yazı dilinden, yazılı edebiyatında son yıllıra kadar (1979 inkılabına kadar) yazılı bilgi elde etmek pek mümkün olmamıştır. Son yıllarda bu sahalarda kısıtlı da olsa çeşitli eserler verilmiştir.


3. Bir halkın veya halka mensup olan azınlığın sahip olduğu adet ve an'aneler, kanun ve kaideler, onların milli mensubiyetlerini, mukayese yoluyla tespit etmeye yarayan bir diğer önemli sebeptir. Müelliflerin, kaşkay adı ve menşei hakkında burada, kısaca vermeye çalıştığımız görüşlerini bellibaşlı şu noktalarda toplayabiliriz. Kaşkay adı, "kaçmak", "kaşgar" veya "kaşken" kelimelerinden meydana gelmiştir. Kaşkayların ataları da, Halacistan, Suriye, Orta Asya, Kafkasya, Anadolu ve Kuzey Azerbaycan'dan göçmüş veya göçürülmüşlerdir.


Yukarıda belirtilen, bütün bu görüşler içerisinde gerçeğe uygun olan fikirler vardır. Ancak bu görüşlerinden çoğu bir diğerini tekrarı mahiyetindedir. Meselenin tam olarak aydınlatılmaması çeşitli zorluklardan kaynaklanmaktadır. Bu zorlukları şöyle maddeleştirebiliriz.

1. Kaşkayların yazılı bir tarihlerinin olmaması.

2. Kaşkay İli içerisinde yer alan farklı etnik unsurların bulunması.

3. Son yıllara kadar Kaşkayların kendi dilleriyle hiçbir eser vermemiş olması.

4. Kaşkayların konar göçer bir topluluk olması.

5. Kaşkay İli ilçesinde bulunan aşiretlerin adlarının çeşitliliği ve adların çoğunun asırlar boyu defalarca değişmeleri.

6. Bazı mülliflerin meseleye siyasi olarak yaklaşmaları.


Kaşkay kelimesinin Türk dilindeki "kaç" fiilinden zamanla değişerek"kaşkay" şeklinde tehaffuz edildiği fikri doğru bir tespit değildir. Çeşitli tarihi devrelerde, Kaşkay İli'ne kaçıp sığınan aşiretlerin bulunması mümkündür. Ancak, bu hadisenin bütün Kaşkay İli'nin için olması gerçekçi bir yaklaşım olamaz. Zaten Kaşkayların da böyle bir ismi kabullenmeleri mümkün değildir. İran hükümetine ve İngilizlere başkaldıracak kadar dirayetli olan bu insanların, böyle bir ismi kabullenmeleri ihtimali yoktur.


Kaşkay kelimesinin çeşitli coğrafi isimlerden alındığını kaydeden müellifler de, hiç bir aşiret birliği içerisinde, yer isimleri alan bazı aşiretlerin bulunması, "Kaşkay" isminin de coğrafi bir yerden alındığı sonucunu doğurmaz. Zaten bu konuda ileri sürülen görüşler de birbirine tezat teşkil etmektedir. Kaşkay adının Cani Ağa Kaşkai'den aldığı fikri de hiçbir ilme temele dayanmamaktadır. Bir aşiret reisi olan Cami Ağa'nın soyadını aşirete vermekten çok, bu soyadı bulunduğu aşiretten alması daha inandırıcıdır.Diğer bir görüş ise, "Kaşkay" adının "Kaşka" kelimesinden alındığı görüşüdür. Alnı beyaz atlara bindikleri için "Kaşka atlılar" olarak isimlendirilmişlerdir. Zamanla bu kısalarak "kaşkaylar" şeklinde telaffuz edilmiştir.


Sonuç olarak, "Kaşkay" isminin "Kaşka" (alnı beyaz at veya binek hayvanı) kelimesinden geldiği görüşü en gerçekçi olanıdır. Kaşkayların konar göçer bir aşiret olması, son yıllara kadar çok iyi atlar yetiştirmeleri (dış ülkelere ihraç edecek kadar) ve çocuklarının çok küçük yaşlarda ata binmeleri bu ilişkiyi gisterir. Kaşkaylarda, "Kaşkay" eşittir at, at eşittir "Kaşkay" görüşü de bu ilgiyi gözler önüne sermektedir. Kaşkay kelimesinin "kaşka" (alnı beyaz at veya binek hayvanı) kelimesinden geldiği görüşündeyiz. Ancak, yazılı bir tarihe sahip olmayan Kaşkayların, bu ismi nereden ve ne zaman ladıkları hususunun aydınlatılabilmesi için bu konunun ayrıntılarıyla incelenip değerlendirilmesine ihtiyç olduğu görüşündeyiz.

Araştırmacıların üzerinde ittifak ettiği husus, Kaşkayların Türk soyundan olduğudur. Görüş ayrılıklarının bulunduğu nokta, Kaşkayların hangi Türk boyuna mensup olduğu hususudur.


Kaşkaylar'ı Azeri, Halaç veya Anadolu Türkleri'nin bir kolu saymak tek başına doğru değildir. Dillerinin birbirine çok yakın (özellikle Azeri Türkçesi ve Türkiye Türkçe'si ile) olması onların bu halklara mensup olduğuna tek başına yeterli delil sayılamaz. Kanaatimizce Kaşkaylar, tarihi hadiselerin zorlamasıyla Türkistan'dan göçüp Kafkasya'ya geldiler. Uzun bir süre burada kalarak, Kafkas dillerinin (özellikle Azeri Türkçesi'nin) tesirinde kaldılar. 16 yy. birinci yarısında, Şah İsmail Safevi (1501-1524) tarafından Fars'a göçürüldüler. Bu bölgeye geldiklerinde bazı Halaç unsurlarla teması oldu veya bir kısım Halaç aşireti Kaşkay aşiretine dahil oldu.


Özellikle Selçuklular döneminde de Anadolu Türkleriyle olan yakın münasebetleri, hatta Kaşkay aşiret birliğine karışan Anadolu'daki bazı Türk unsurlar olabilir. Dillerindeki karışıklık ve bazı özellikler de bunu doğrular niteliktedir. Yani Kaşkay aşiretleri içerisinde az veya çok değişik boylardan gelen unsurlar mevcuttur. Kaşkay İli'nin tek bir boy veya aşiret olarak kabul etmek mümkün olmadığı gibi, onları bir tek halka bağlamak da yanlıştır. Bu konunun kesin olarak tespit edilmesi için Kaşkay birliği içerisinde yer alan tayfa ve tek tek ele alarak incelemek gerekir.


İran Sosyal ve Siyasi Hayatında Kaşkay İlinin Yeri



1. Kurulduğu İlk Devirlerde Kaşkay İli'nin İran'ın Sosyal ve Siyasi Hayatındaki Yeri :

İran'ın güney bölgesinde, özellikle Fars eyaletinde yaşayan Kaşkaylar, gösterdikleri etkinliklerle kendilerini İran halkları tarihine tanıtmaları önemli bir yer tutar. Kaşkay İli, 1747 yılında NadirŞah Afşar'ın öldürülmesiyle, ülkenin her tarafında çıkan karışıklık (isyan) yıllarında teşekkül etmiştir. İran'ın çeşitli bölgelerinde, merkezi hükümeti ele geçirmek için, aşiretler arasıda şiddetli çarpışmalar başladı. Horasan, Azerbaycan (İran), İsfahan ve Fars eyaletleri bu çarpışmaların önemli merkezleri haline geldi. Horasan ve Azerbaycan'da Afşarlar, İsfahan ve Fars'ta Bayatlar, Bahtiyarlılar ve Zendler arasında çeşitli çarpışmalar meydana geldi. Muhtelif bölgeler ve şehirler, elden ele geçip, duruyordu.

Fars eyaletinde yaşayan Türk aşiretleri, aralarındaki kırgınlıkları bırakıp, başka grupların saldırıları karşısında birleşme ihtiyacı duymuşlardır. Nadir Şah'ın komutanlarından Kerimhan Zend ve Ali Merdanhan Bahtiyarlı birleşerek , III. İsmail Safevi'yi şah ilan ettiler. Şiddetli çarpışmalar sonunda Haşimhan Bayat, Şiraz'ı ve civar şehirleri Bahtiyarilerin ve Afşarların elinden alarak kendini Fars valisi ilan etti.

Kaşkay İli Fars'ın en kuvvetli aşireti olarak biliniyordu. İlk zamanlar bu ilde 24 tayfa birleşmiş, bazı kabile ve aileler de daha sonra bu birliğe dahil olmuştur. Haşim Han bu güçlü aşiret birliğini zayıflatmak için çeşitli girişimlered bulunduysa da (1954) bunda başarılı olamadı.


1795 yılında Kerimhan Zeyd'in ordusu önce Şiraz'ı sonra bütün Fars eyaletini alarak, Bahtiyarların hakimiyetine son verdi. Böylece Kerimhan kendisini bütün ülkenin hükümdarı ve Şiraz'ı da başkent ilan etti. Kerimhan'ın hakimiyeti döneminde (1755-1779) Kaşkaylar, Reisleri Câni Ağa'nın tedbir alması sayasinde Kerimhan'la savaşmadılar. Bu da onların saraya yakınlaşmasını sağladı. Kerim Han Câni Ağa'yı ataları vasıtasıyla idare olunmuştur. Bu sülalenin İlbeyi Câni Ağa'ya kadar altı kişisi (Emir Gazi Şahlu, Gazu Ağa, Cani Ağa, Sefer Ali Ağa, Muhammed Ağa, Namdar Ağa) tanınmış ve bilinmektedir. Aşiretin kendisi de Kaşkay adı ile tanınmış ve meşhur olmuştur. Onların yedinci nesli Cani Ağa (ikinci) İlbeği olmuştur. Cani Ağa'dan sonra oğlu Hasan Han, Kaşkay İlbeyi olmuştur.


Böylece Kaşkaylar daha da güçlendiler. Kışlık ve yaylaklarını tespit ederek bunu daimi hale getirdiler. Kaşkayların bazı kabileleri (aşiretleri), Kerim Han'ın oluşturduğu ordu arasında yer aldılar. Kaşkayların ileri gelenleri (Kelanterler, Kethüdalar ve. ) Fars bölgesinde çeşitli kervansaraylar, mescitler, hamam ve çeşitli binalar inşa ettirdiler. Firuzâbâd bir Kaşkay şehri haline geldi. Bu dönemde Kaşkaylar ülke genelinde kendilerini büyük bir il irliği gibi tanıtmayı başardılar. İç ve dış işlerinde Kerim Han onların görüşlerinden faydalandı. 1779'da Kerim Han öldükten sonra, yeniden ülkede şiddetli çatışmalar meydana geldi.


Kerim Han'ın Kardeşi oğlu Zeki Han Kerim Han'ın çocuklarından Ebulfeth Han'ı hükümdar ilan ederek, onun adı ile hakimiyeti ele geçirdi. Kerim Han'ın kardeşi Sadık Han da kendisini hükümdar ilan etti. Böylece Zerd ailesindeki anlaşmazlıklar ve kırgınlıkların arkası kesilmedi. 1781 yılında İsfahan hükümdarı El-Murad Han Zend, Şiraz'ı aldı ve Sadık Han ile Kerim Han'ın oğullarını ortadan kaldırarak 1785 yılana kadar hükmetti (idareyi elinde bulundurdu). Bu iç çatışmalar, Kerim Han'ın ordusunun dağılmasına sebep oldu. Zend hakimiyeti hayli zayıfladı. Gacarlar, Muhammed Ağa Han'ın önderliğinde, İran'ın kuzey vilayeti ve Tahran'ı aldı. Daha sonra El-Murad Han, Hasan Han'ı ve İsmail Han'ı Kaşkay hakimiyetini kurmakla suçlayıp Hasan Han'ın ellerini kestirip, İsmail Han'ında gözlerini oydurtmuştur (3.II. c.52).



1785 yılında El-Murad Han'ın oğlu, sonra Sadık Han'ın oğlu Cafer Han hükümdarlığa geçti. 1788 yılında Muhammed Ağa Han, Zend hakimiyetine son verilmek maksadıyla ve Kacar hakimiyetini kurmak için Fars eyaletine hücum ettiyse de bunda başarılı olamadı. Bunu üzerine kendisi için tehlikeli gördüğü Kaşkay aşiret birliğini dağıtmak ve yok etmek maksadıyla Şiraz tarafından Gerduman'dan uzaklaşarak Kaşkayların önemli kabilelerinin bulunduğu Husrev Şirin yaylasına saldırdı. Kaşkaylar bunu önceden haber aldıkları için sürülerini dağa çıkararak orada topyekün karşı koyup kendilerini savundular. Bir aylık bir çarpışma sonunda geri çekilmek mecburiyetinde kalan Muhammed Han İsfanan'a döndü.

1789 yılında Zend Cafer Han öldürülür ve Zend sülalesinin son hükümdarı Lutufali Han Zend tahta geçer. 1792 yılında tekrar Şiraz'a saldıran Muhammed Han, Şirazıve Kirman'ı alır. Lutufali Han ise 1795 de Bam Kalesinde ele geçirilir. Onun Tahran'da öldürülmesiyle Zend ailesinin hakimiyeti sona erer.(6. 390-391).

Bütün bu uzun çarpışmalarda Kaşkaylar hiçbir taraf adına çarpışmalara girmemiş, bu da onların güçlenmesini sağlamıştır. Bu dönemde Kaşkayların İlbeyi Hasan Han vefat ettiği için onun kardeşi İsmail Han'ın oğlu Cani Ağa (III. Cani Ağa) ilbeyliğe getirilmiştir.


2. 19. Ve 21. Yüzyıla Kadar (199'a kadar) Kaşkay İli'nin Sosyal ve Siyasi Durumu

Kaşkay ili, II. Cân-i Ağa'nın reisliğinde toplanmış ve Zend sülalesinin ilk hükümdarı Kerim Han Zend tarafından da resmi olarak tanınmıştır. Câni Ağa'nın oğulları Hasın Han ve İsmail Han , Zend Sarayında büyük hürmet görerek Kerim Han'ın danışmanlığı görevine kadar yükselmişlerdir.


Kaşkay İli, Fars eyaletinde, genellikle, bütün İran'da bulunan aşiretler arasında en teşkilatlı, düzenli, güçlü bir il birliğidir. Kendilerinin dedikleri gibi "Kan birliği" münasebetlerine tam olarak uyulması, Kaşkayların sağlam ve güçlü bir il seviyesine yükselmesinin esasını teşkil etmektedir. Bu ilin güçlü olması, Fars valilerini ve İran'ın merkezi hükümetlerini tarih boyunca endişelendirmiş ve zayıflatmak için büyük gayret göstermişlerdir. Kerim Han Zend'in vefatından sonra, İl'de Kaşkayların Zen sülasesi hakimiyetini yıkmak, İran'da güya Kaşkay hakimiyetini Hasan Han'ın ellerinin kesilmesi, İsmail Han'ın gözlerinin çıkarılması bunun en belirgin örneğidir.


19. asrın 50-60. yıllarında Kaşkay İli'nin güçlenmesinden endişeye düşen Nasreddin Şah güneydeki göçeriler arasında eşitlik sağlamak adı altında, daha doğrusu Kaşkarlar karşısında yeni bir göçeri kuvvet oluşturmak gayesiyle Fars eyaletindeki aşiretlerden Gavamülmük başkanlığında Baharlı, İnallı, Nefer, Baseri ve Arap tayfalarının birleştirilmesinden Hamse adlı bir ilin meydana getirilmesi için şartlar olluşturdu. Ancak, bu konuda pek başarı olmamıştır.


Kaşkaylar, Birinci Dünya Savaşı yıllarında İngiliz istilacıları aleyhine isyan etmiş, Deştistan ve Tengistan mücahitlerine, Fars eyaletinin demokratik teşkilatına, yerli halk kolluk kuvvetlerinin, İngiliz taraftarlarına karşı başlattıkları Şiraz İsyanı'na da yardım etmişlerdir. Reislerinin komutanlığı altında, Fars eyaletinin İngiliz işgalinden kurtulması için, 1918-1920 yılları arasında büyük kahramanlıklar gösteren Kaşkaylılar, 1920 yılının sonunda İngilizlere büyük zayiat vererek onların İran topraklarını terk etmelerinde büyük rol oynamışlardır.


Kaşkay ili tarihinin ikinci devri, 1920'li yıllardın 1980'li yıllara kadar yaklaşık 60 yıla yakın bir devri, Pehlevi sülalesinin hakimiyeti devrini kapsamaktadır.


Kaşkay Türklerinin İngilizlerle yapılan mücadeler neticesinde edindikleri tecrübelerle 1920'li yıllarda Pehlevi idaresinin ülkede uyguladığı merkezileştirme politikasına olumlu bakmış, merkezi hükümet aleyhine güneydeki göçerlerin ayaklanmamalarında merkezi hükümete yardımcı olmuşlardır. Kaşkay Reisi Tahran'da yaşayarak, Şûra meclisini 8. Dönem Fars eyaletinden temsilci seçilmiştir. Ancak, İngilizler geçmişteki olayları unutmayarak, Rıza Şah vasıtasıyla onu 1932 yılında Kasr-ı Kacar zindanında öldürttüler. 1930'lu yıllar Kaşkayların en ağır ve felaketli dönemi olarak bilinir. Pehlevi rejimi "tahta kapı" yani, göçerlerin yerleşik hayata geçirilmesi siyaseti özellikle Kaşkayları felakete sevketmişler. İl kuruluşunu bozmakve dağıtmak için Rıza Şah, İl'in tayfa reislerinin çoğunu idam, hapis ve sürgün ederek onların yerine kendine bağlı kişileri göçeri ahaliye idareci olarak tayin etmiştir.

1941 yılında İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Hitler Almanyasının savaş ve siyasi planlarının önüne geçebilmek için müttefik askerlerin İran'a gelmesiyle, Rıza Şah Bütün İran haklarına ve dolayısıyla Kaşkaylara bazı serbestiyetler verdi. Ülkenin çeşitli vilayetlerine sürgün edilmiş Kaşkay Türkleri kendi yurtlarına döndü. Kaşkaylar konar-göçer hayata tekrar döndüler ve geçmişteki acı olayların tecrübesiyle süratle silahlanmaya başladılar. Ancak, İlhan ve İlbeyleri özellikle Nasır Han'a kadar İngiliz işgalcilerine karşı çıkmadılar. Haliyle halk arasnda eski güç ve saygınlığı göremediler.


Kaşkaylar 1950'li yıllarda milli cephenin, Musaddık hükümetinin petrol sanayisini millileştirme politikasını desteklemiş, o zaman ilbeyi olan Hacrev Han, Şura meclisinin temsilcisi sıfatıyla Musaddık hükümetinin bu tedbirlerine destek vermiştir.


1953 yılında Amerika'nın desteğiyle, Musaddık hükümeti aleyhine yapılan askeri darbe ve şahın tahta geçmesiyle, Kaşkayların hayatında yine karanlık günler başlamış oldu. İki asır kadar Kaşkay ilinde hüküm süren kuruluş, 1956 yılında Şah tarafından verilen fermanla kaldırıldı. Kaşkaylar aleyhine bir çok askeri tedbirler alınır, il reislerinin bir kısmı aileleriyle birlikte ülkeyi terkedip, dış ülkelere gitmeye mecbur kaldılar. Muhammed Rıza Şah'ın Ak Devrim adıyla başladttığı toprak reformu, göçerlerin yaylalarının ve meraların hazine arazisi sayılması, Kaşkayların zayıflamasını ve ilin dağılmasını birhayli hızlandırdı.


1979 İran devrimine kadar Kaşkaylar, Rıza Şah'ın gizli güvenlik elemanları tarafından büyük bir baskı alltında tutuldular. Çeşitli şehirlere ve kasabalara dağıtılarak yerleşik hayata zorlandılar. İslam inkılabından önce ve sonra Kaşkaylar tekrar toparlanmaya çalıştı. Dış ülkelere göçmüş Kaşkaylar dönüp, İslam Cumhuriyeti idarecileriyle görüşüp yeni hükümete yardımcı olmaya hazır olduklarını bildirdiler. Ancak bu fikirbirliği uzun sürmedi. 1982 yılında Şirazve Firuzâbâd yakınlarında, Kaşkaylılarla pasdarlar arasıda birçok çarpışmalar meydana geldi. Kaşkayların İlhanı Hüsrev Han zindana atılarak 1982 yılında Şiraz'da idam edildi.


Günümüzde Kaşkay İl Birliği sekteye uğratılmış, umumiyetle, göçeri hayat çeşitli zorluklar taşısa da Kaşkaylar zor sosyal ve iktisadi hayatlarını devam ettirmektedirler. Kaşkaylar İran içerisinde milli medeni hukuktan yoksun edilmiş azınlıkta kalan diğer halklar gibi kendi hukuklarını elde etmek için mücadeleden çekinmiyorlar, maddi ve medeni taleplerini elde edene kadar mücadeleye devam edeceklerdir.


Kaşkay İlinde Geleneksel İdari Teşkilat



Türk aşiretlerinde ailenin büyük erkek çocuğu bir zaman aşiret reisi olur diye bir kural yoktur. Aşiretin şartlarını taşıyan bir çocuk, aşiret reisi olabilir. Melik Mansur Han, İlhan olacak bir kişide aranan şartları şöyle sıralamaktadır.

1. Çevresinin olması.

2. İyi ata binmek

3. Güçlü bir yapıya (tercihen uzun boylu) sahip olması.

4. Gururlu ve azametli bir sima

5. Adalet duygusuna sahip olma

6. Aşiretler arasında iyi bir şöhrete sahip olma.

7. Asalet sahibi olması (Asil bir hayat sürmesi)

8. Cesur olma ve güzel el yazısına sahip olma.


Bu özelliklere sahip olan kişi ihtiyaç olduğunda bu makama getirilebilir. Fakat uygulamada geleneksel olarak aşiret birliğindeki değişik kabile ve aşiretlerin başçıları ile birlikte yöneten ailenin önde gelen bazı şahsiyetlerin yeni ilhanın seçiminde söz sahibidirler. Umumiyetle ilhanın oğlu veya kardeşi seçilmektedir. Tahta geçmede anlaşmazlıklar olduğunda aşiret başçılarının tercih ettikleri ve etrafında kenetlendirdikleri kişi ilhan olur. Yani diğer adaylar haliyle dışlanmış olur. Bazen bu anlaşmazlıklar bölünmelere kadar varabilir. Sonunda bu mücadeleyi kaybeden kişi, kazanan tarafın çadırına gidip bağlılığını bildirir

Tahta çıkma problemi çok nadir olarak kan akıtma sonucuyla olmuştur. Kaşkaylar genellikle tek kadınla evli olduklarından, diğer İran kabilelerinde olduğu gibi, üvey evlat problemi ve çatışması olmamış bu da ilhan seçiminde bir kolaylık sebebi olmuştur.

Kaşkay ilinin ilhanları, uzun yıllar Fruzabad ve Farrasabad'ın bölge valisi sayılmaşlardır. İlhan-yi memleket-i Fars ünvanı da taşırlardı. Bu unvan onlara güney İran'ın merkezinde (Şiraz'da) büyük bir kontrol (o bölgedeki aşiretler üzerinde) sağlamış ve aynı zamanda onları (İlhanlıları) bir hükümet bürokratı durumuna getirmiştir. Bu durum, onların merkezi hükümet tarafından tanınması ve onanması şartını getirmiştir.


Normal şartlarda Fars'ın genel valisi, Kaşkaylar tarafından seçilen, yöneten aileden bir üyeyi aday gösterir. Bu adaylık, şah tarafından onaylanır ve bunun için gerekli bir ferman gönderir. Ancak, Kaşkaylar ile merkezi hükümetin arasının bozulduğu dönemlerde aşiret büyüklerinin tavsiyeleri dışında ( merkezi hükümete yakın olan) kişileri seçtirme yoluna gittiler. Böylece aşiretlerce seçilen kişiler üzerinde görüş farklılıklar olunca, merkezi hükümet, ilhanı görevden alacak kadar ileri gitmiştir. Fakat Kaşkaylar bu tür muhalefete rağmen, kendi gücünü korumuş, istedikleri biçimde yönetimlerini sürdürmüşlerdir


Kaynak: Devtürkler